kısa bi açıklama

buraya istediğimi yazabilirmişim uyarı falan koyabilirmişim

30 Ekim 2011 Pazar

2 - "In solis sis tibi turba locis" - N.B.T.O.K.

     "In solis sis tibi turba locis" Bu Latince sözü bir kitapta okumuştum, güzel bir kitaptı, okuduğum bu kitabı, eğitim hayatı boyunca hemen hepimize en az bir defa tavsiye etmiştir bir öğretmenimiz...
      Ben öğretmenlerimin tavsiye ettiği hiç bir kitabı okumadım, bilinçaltım öğretmenlerimin her tavsiyesini bir ödev olarak kaydediyordu ve ben ödev yapmayı sevmiyordum dolayısıyla bir zevk unsuru olarak bir kültür unsuru olarak ya da bir gereklilik olarak görülmesi gereken kitap okuma durumunu öğretmenlerimin tavsiye ettiği kitaplar dışından seçerek uyguluyordum  kötü bir ön yargı ya da öğretmenlerimle yaşadığım bir tür kuşak çatışması sebebini bilemiyorum :)
      Konumuz kitaplar ya da bahsedeceğim kitap değil aslında ama her cümlesi ayrı bir kitap olabilecek bu kitabı da tavsiye etmeden geçemeyeceğim... Montaigne/Denemeler... burda okudum yıllar önce bu çarpıcı cümleyi  "In solis sis tibi turba locis" Türkçesi  "Issız yerlerde kendin için bir evren ol" Romalı düşünür, yazar, şair Tibullus'a aittir bu söz milattan önce 50 li yıllarda yaşamış olan Tibullus şüphesiz ki bir yalnızlığın yürekteki yanlışlığına basınca dile dökmüştür bu sözü ve yine şüphesiz ki 21. yüzyılda bizlerin yaşadığı yalnızlıktan çok farklıdır milattan önce yaşanmış yalnızlıklar... Ya da insan her yerde insandır diyebileceğimiz gibi İnsan her çağ da insandır diyerek aslında aynıdır yalnızlıklar diyebiliriz... Bana sorarsanız parmak izi gibidir yalnızlık her bünyede farklı... Mesela yüz yıllık yalnızlığı vardır Gabriel García Márquez'in...
     İnsanın değer verdiği şeyler vardır bir de İnsana değer veren şeyler... bazen bu ikisi aynı olabilir değer verdiğin şeye sahip olunca o sana değer verir başkalarının gözünde... Para gibi... bazen değer verilen şeylere değer vermediğin içinde değerli olabilirsin... yine Para gibi ... her insan değer verdiği ya da vermediği ama onu mutlu edecek şeylere sahip olmalıdır güzel bir araba, rahat bir koltuk, itibar ve daha bir çok şey... bunlar bizi yalnızlığımızdan kurtaran şeyler gibi görünsede aslında yalnızlığımızın üzerine giydiğimiz kıyafetlerimizdir... Kirlendiğinizde yıkanmanız gerekir yıkanmak içinde soyunmanız... peki ruhun kirlerinden arınmak için ne yapmalı ? yine yıkanmalı ve tabi ki yıkanmak için yine soyunmalı peki ama nasıl? ruhun banyosu nerde? ve neleri çıkarmalıyız ? az önce saydıklarımı yalızlığımızın üstüne giydiğimiz elbiselerimizi çıkarmalıyız paramızı, arabamızı, kariyerimizi, sevgilimizi, ailemizi çıkarmalıyız ve işte çıplağız yani yalnızız... Bazen bunu yapabilmeliyiz kendimizi karşımıza alıp bir sohbet etmeliyiz, bazen ayna olmaksızın kendimizi izleyebilmeliyiz, içimizden çıkarabilmeliyiz kendimizi orda bir evren kurmalıyız mesela vicdanımızla sohbet edebiliriz bir gün ya da egomuzu sorgulayabiliriz zaaflarımızı kaşıyabiliriz ya da...
      Yüzlerce Tv kanalı, gazeteler, sosyal paylaşım siteleri, eskiden adı AVM iken şimdi AVYM (Alışveriş ve yaşam merkezi) olan buluşma noktalarımız buralarda binlerce kişiyle beraber yapayalnızız... Yalnızlık kötü müdür bence değil... Yalnızlığımızda bir evren olabilmişsek hiç değil! Arkadaş listelerinizi bir tarafa bırakın, telefonunuzun çalış oranı mesaj gelme oranı ile ilgilenmeyin kaç tane takipçiniz olduğuna takmayın kafayı! kendinizi yaşamaya çalışın sonra kendinizle yaşamaya çalışın, daha çok dinlemeye çalışın kendinizi... nereye giderseniz gidin kaçış yok yalnızlığınız içinizde sizinle gelecektir o halde onunla yaşamanın keyfine varın...
       Bunu arada sırada yapabilirseniz kendizdeki mistik müziği keşfederseniz hayatı o müziğin ritminde yaşarsınız herkesin farklı bir müziği farklı bir ritmi vardır ama ortak olan bir gerçek vardır herkesin sahip olduğu farklı şeyin ortak adı vardı MÜZİK nasıl ki hicaz makamının rock ile bir derdi yoksa sizinde aslında başka insanlarla bir derdinizin olmadığının farkına varın kendinizi iyi dinleyin ki başkasının ritminde yaşamayın hayatı... o zaman yalnızlığın yanlışlığına düşmeyeceksinizdir...

        N.B.T.O.K.
     
        Siniri geçmişti, yavaş yavaş keyfi yerine gelmişti ama sinir sisteminin vucudunda yarattığı hararet, yakıcı güneş ve boğucu  nemle birleşince alnında oluşan terin damla damla gözüne akmasına engel olamıyordu, bunun pek bir önemi yoktu artık... Saatine baktı 14:55 yüzünde sorumsuz bir gülümseme... Telefonu çaldı açıp açmamak arasında tereddüte düştü bu durumlarda pek düşünmez ilk aklına geleni yapar, çoğu zamanda pişman olurdu açmayı tercih etti
       - Alo ?
       - İyi günler Selim Bey ben Avukat Nesrin Yıldırım. Geciktiniz ?
       - Hayır gelmekten vazgeçtim sadece
       - kısa bir sessizlik... Nasıl yani ? Neden ? ama Selim Bey ?
       - Ve şimdi kapatmam gerekiyor üzgünüm...
İçinde bir pişmanlık ve vicdan sızlaması olan Selim bunu görmezden ya da hissetmezden gelip yürümeye devam ettiği az önce devam ettiği yolun tam tersi istikametinde...
         Peki ama nereye gidiyordu ? neden o haldeydi ? ve  neydi onu bir anda böyle rahatlatan ?

   

1 yorum:

  1. İnsanın kendi içinde bir evren olması... evren ki sonsuzluk abidesiyken bu söz nasıl da hoşumuza gitmesin.2011 yılında yazılmış bir metinde 2021 olmasına karşın değişen hiçbir şeyin olmaması oldukça dikkat çekici ve hayret verici.Demek ki değişmeyen hakikat yalnızlıkta saklı.Bu arada elinize ve düşüncenize sağlık çok güzel bir yazı yazmışsınız.Böylede bir yorum yapmak istedim.Görüşürüz kozmos..

    YanıtlaSil